Bunu belirttikten sonra öncelikli olarak ABD’de aslında ne olduğunun tespitini yapmamız gerekiyor.
ABD seçimleri, Dünya hâkimiyetini ellerinde bulundurmak isteyen Küresel Güçler ile kendilerinin himayesine girmek istemeyen Trump’ın (Cumhuriyetçilerin değil)mücadelesine sahne oldu. Küresel Güçler bu mücadelede başarılı olabilmek için ellerindeki en teknolojik, en etkili silahı sahneye sürdüler: “Sosyal Medya.”
Nitekim 21. Yüzyılın bu en etkin silahı, halkın iradesine rağmen tarihinin en önemli zaferlerinden birine ulaşmıştır. Aslında bu, seçim zaferi kisvesine bürünmüş bir “sosyal medya darbesi” idi.
O zaman “sosyal medya” kavramını biraz daha irdelememiz gerekiyor. Günümüzde en etkin ve en çok kullanılan dijital ve sosyal medya platformlarına bakarsanız bunların Facebook, Twitter, Instagram ve WhatsApp olduğunu görebilirsiniz. Olayın en ilginç boyutu ise bu dört platformdan üç tanesinin aynı şirkete, Facebook’a ait olması. Arka plana baktığımızda ise başta Twitter olmak üzere diğer birçok sosyal medya platformu sermayedarlarının aynı veya ilişkili gruplarla bağlantılı olması çok daha düşündürücü olsa gerek.
Bu şirketler, kuruluşlarından günümüze kadar hep küresel güçlerin güdümünde, sahte bir “ifade özgürlüğü” mottosuyla pazar payını genişletmiş, büyük halk kitlelerine ulaşmışlardır.
Aslında bunların bahsettiği ifade özgürlüğü sadece ve sadece kendi hedeflerine destek olabilecek söylemlerden ibaretti. Küresel hedeflerine zarar verebilecek olan her sosyal medya paylaşımı bir şekilde engellenmeli ve kitlelere ulaşmamalıydı.
Özellikle son yıllarda sosyal medya paylaşımlarının görüntülenmesinde son derece sinsi bir algoritmanın geliştirildiğini düşünmekteyim. Türkiye bağlamında örneklendirdiğimizde ülkenin birlik ve bütünlüğü, vatanseverlik gibi konularda paylaşımlar yapan kişilerin paylaşımlarını diğer kullanıcıların görme oranı son derece düşükken, ülke aleyhinde paylaşımlar yapanların görüntülenme oranının son derece yüksek olması çok masumane nedenlerle açıklanamaz. Türkiye’de gizli algoritmalarla yapılan bu operasyonlar ABD’de, seçmene karşı gizli, Trump’a karşı ise son derece açık bir şekilde gerçekleştirilmiş, başkanın Facebook, Twitter ve Instagram hesapları paylaşıma kapatılmıştır.
Dünyada,“ifade özgürlüğü” söylemleriyle öne çıkan dijital ve sosyal medya platformları zamanla küresel sömürü örgütlerinin kontrolüne girerek, “sosyal medya darbecisi” ve “sosyal medya diktatörü” konumuna evirilmişlerdir. ABD seçimleri bu evirilmenin en önemli örneklerinden biridir. Bundan sonraki süreçlerde özellikle Türkiye ve stratejik ortakları bağlamında bu tür operasyonları çok daha sıklıklarda göreceğiz diye düşünüyorum.
Mustafa ÖZBAY
Ekonomist, CFO, Yazar, Roman Yazarı