Gazeteci Ali ERTURAN


25 Kasım bir sembol değil, bir uyanış olmalıdır

Kadına yönelik şiddet, insanlık tarihinin en utanç verici sayfalarından biridir. Her yıl milyonlarca kadın, fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddetin kurbanı oluyor.

05:03:30 | 2024-11-25

Kadına yönelik şiddet, insanlık tarihinin en utanç verici sayfalarından biridir. Her yıl milyonlarca kadın, fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddetin kurbanı oluyor. Birleşmiş Milletler’in 25 Kasım’ı Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ilan etmesi, bu acı gerçeğe dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak adına atılmış önemli bir adım. Ancak, bu çabalar ne yazık ki şiddetin önüne geçemiyor. Hele ki Türkiye gibi cehalet, eşitsizlik ve toplumsal normlarla boğuşan ülkelerde, kadına yönelik şiddet bir yara olmaktan öte, derinleşen bir kriz haline geliyor...

Cehalet: Şiddetin Başlıca Kaynağı

Kadına yönelik şiddetin kökeninde yatan en büyük neden, şüphesiz cehalettir. İlim ve irfan görmemiş, insan haklarının değerini kavramamış bir zihniyet, kadını yalnızca fiziksel bir varlık olarak görür. Medeni bir insan, bir kadını incitmek şöyle dursun, ona bir sözle bile zarar vermez. Oysa cehalet, kadını “eşit birey” olarak görmek yerine, ona baskı uygulayarak “güç gösterisi” yapmayı normalleştirir...

Bu cehaletin kökleri yalnızca eğitimsizlikle sınırlı değildir. Toplumsal normlar, gelenekler ve yanlış dini yorumlar da cehaleti besler. Kadını dört duvar arasına hapseden, onun haklarını gasp eden ve hatta şiddeti “erkekliğin gereği” olarak gören anlayış, cehaletin bir ürünüdür. Bu anlayış değişmedikçe, 25 Kasım gibi farkındalık günleri ne kadar çarpıcı mesajlar taşısa da, etkisi sınırlı kalacaktır...

Ekonomik Eşitsizlik

Kadına yönelik şiddeti körükleyen bir diğer önemli unsur ise ekonomik eşitsizliktir. Türkiye’de birçok kadın, ekonomik bağımsızlıktan yoksun bir hayat sürüyor. Ekonomik bağımlılık, şiddet gören kadını sessiz kalmaya zorlayan en büyük sebeplerden biridir. Gelir eşitsizliği, kadınların eğitim ve iş hayatından dışlanması, onların özgürlüklerini kısıtladığı gibi, şiddet döngüsünden çıkmalarını da engeller...

Ekonomik bağımsızlığını kazanmış, ayakları üzerinde duran bir kadın, karşısında duran güç dengelerini değiştirme potansiyeline sahiptir. Ancak, kadın istihdam oranlarının düşüklüğü, erkek egemen iş piyasası ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, kadının bu potansiyele ulaşmasını engeller...

Bir Gün Değil, Her Gün Mücadele

25 Kasım’da kadına yönelik şiddeti konuşmak, sorunları dile getirmek elbette önemlidir. Ancak bu mücadele bir güne sığdırılabilecek kadar basit değildir. Şiddeti önlemek için, öncelikle toplumun her kademesinde köklü bir zihniyet değişimine ihtiyaç vardır. Okullarda toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verilmelidir. Kadını yalnızca bir eş, anne ya da kız evlat olarak gören sınırlı bakış açısı yerine, onun bir birey olarak değerini vurgulayan bir anlayış benimsenmelidir...

Adalet mekanizmasının güçlendirilmesi, kadına yönelik şiddet vakalarında cezasızlığın ortadan kaldırılması da hayati bir öneme sahiptir. Bugün Türkiye’de pek çok kadın, şiddet gördüğünde polise ya da mahkemeye başvurmaktan çekinmektedir. Çünkü failin ceza almayacağını, hatta bu süreçten daha da güçlenerek çıkacağını düşünmektedir. Bu algının kırılması için caydırıcı cezalar ve etkili koruma mekanizmaları şarttır...

İbretlik Bir Ders

Kadına yönelik şiddeti sona erdirmek istiyorsak, öncelikle bir toplum olarak kendi vicdanımızla yüzleşmeliyiz. Şiddeti normalleştiren, cehaleti kutsayan, eşitsizliği kanıksayan bir toplum, kadınlarını koruyamaz. Kadına şiddet, yalnızca bir insan hakları ihlali değil, aynı zamanda bir toplumun geleceğine vurulmuş en büyük darbedir...

Şunu asla unutmamalıyız: Kadına vurulan her darbe, aslında insanlığa vurulan bir darbedir. Şiddetle dolu bir toplum, asla ilerleyemez. Çünkü bir toplumun medeniyet seviyesi, kadınlarına verdiği değerle ölçülür. Ve unutmamalıyız ki; "Cehaletin olduğu yerde, şiddet vardır. Şiddetin olduğu yerde, insanlık yoktur."

Şöyle bir düşünelim: Kadınlarımızı koruyacak, onlara hak ettikleri saygıyı gösterecek kadar cesur muyuz? Eğer değilsek, bu günü sadece bir takvim yaprağından ibaret olarak geçmeye mahkûm kalacağız. 25 Kasım bir sembol değil, bir uyanış olmalıdır. Çünkü insanlık, kadına değer verdiği ölçüde insanlıktır...

Sevgilerimle

Gazeteci Ali ERTURAN

gazetecialierturan@gmail.com




ETİKET :  25 Kasım Kadına yönelik şiddet türkiye TR6 Haber Son Dakika

Tümü