Uluslararası alanda "yılın en önemli seçimi" olarak nitelendirilen Almanya genel seçimleri, Türkiye'deki ekonomi ve iş dünyası tarafından da büyük bir dikkatle izleniyor. Dünyanın dördüncü, Avrupa'nın ise en büyük ekonomisine sahip Almanya, Türkiye'nin en önemli dış ticaret ortağı. 26 Eylül seçimleri sonrasında Almanya'da kurulacak yeni hükümetin ekonomi politikaları, belirleyeceği yeni yol haritası, Türkiye açısından büyük önem taşıyor. Almanya aynı zamanda AB'nin "lokomotif ülkesi" ve karar alma süreçlerinin de "belirleyici aktörü" olarak nitelendiriliyor. Seçim sürecini yakından izleyen ve Türkiye-Almanya ilişkileri hakkında deneyimli isimlerden biri olan TÜSİAD Berlin Direktörü Alper Üçok, gözlemlerini ve öngörülerini DW Türkçe'ye aktardı. Alper Üçok'a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
DW Türkçe: Almanya'daki siyasi gelişmeler, seçim süreci, Türkiye'deki iş dünyası tarafından da yakından takip ediliyor. Türkiye ekonomisi için Almanya ve seçimlerle yaşanacak değişim nasıl bir önem taşıyor?
Alper Üçok: Almanya, Türkiye'nin en önemli ticaret partneri. En fazla ihracat yaptığımız, Avrupa'da en fazla yatırım yaptığımız ülke. Türkiye'ye en fazla yatırım yapan ülkeler arasında da Almanya yer alıyor. Almanya'nın çok önemli firmaları Türkiye'de yatırımcı ve istihdam sağlıyor. Sanayinin farklı sektörlerinde en önemli çözüm ortağımız, ticaret partnerimiz, yatırım aldığımız, yatırım yaptığımız en önemli AB üyesi ülke Almanya. Almanya'da seçimlerden sonra kurulacak koalisyon hükümetinin yapısı, koalisyon hükümetindeki siyasi partilerin ağırlıkları, koalisyon hükümetinin kurulmasına dönük müzakerelerin uzaması veya çok küçük bir ihtimal de olsa başarısız olması, Türk-Alman ekonomik ilişkilerini etkilemekte.
Almanya'da seçimler öncesinde ilk kez bu kadar belirsizlik hakim. Alman siyaset sahnesinde yaşanan değişim sizce ne ifade ediyor?
Almanya'da 16 yıllık, çok uzun süreli bir istikrar döneminden sonra çok önemli bir belirsizlik süreciyle karşı karşıyayız. Seçimlerden sonra ne olacağına ilişkin olarak büyük soru işaretleri mevcut. Kurulacak koalisyon hükümetinin yapısı çok belirleyici olacak.
Beş farklı koalisyon senaryosu tartışılıyor. Size göre muhtemel gelişmeler neler?
Hangi partilerin, nasıl bir koalisyon kuracağı çok önemli. Sürpriz olmazsa, üç partili bir koalisyon hükümetinin kurulması olasılığı en güçlü ihtimal. Farklı partilerle, farklı alternatif koalisyon senaryoları mevcut. Zaten klasik koalisyon ortaklık yapıları var, örneğin Yeşiller ve Sosyal Demokratlar arasında ya da yine Sosyal Demokratlar ile Muhafazakarlar arasında olduğu gibi… Ama bu sefer kilit parti olarak liberaller (Hür Demokrat Parti) görülüyor. Liberaller oy oranlarını ne kadar artıracak? Partilerin aldıkları oy oranlarının yüzde bir oranında bile değişmesi bu partilerin koalisyondaki paylarının öneminin artıp azalmasına yol açabilir. Yeşiller, siberaller, sosyal demokratlar, muhafazakarlar veya sosyalistler bu koalisyon pazarlıklarında nasıl yer alacaklar? İşte bu önemli soruların yanıtları 26 Eylül akşamı ortaya çıkacak.
Dikkat çektiğiniz gibi, bir sürpriz olmaması halinde, yeni hükümetin kurulma süreci, özellikle muhtemel ortaklar arasında hükümet programı üzerinde yürütülecek müzakereler zorlu geçecek gibi duruyor.
Koalisyon hükümeti kurulurken hükümet programının oluşturulmasına dönük müzakereler, en azından koalisyon hükümetinin kendisi kadar önemli. Çünkü bunun sonucunda ortaya çıkacak hükümet programı, önümüzdeki dört yıla ilişkin bize Alman hükümetinin izleyeceği yol haritasını gösterecek.
Farklı üçlü koalisyon senaryoları arasında Sosyal Demokrat Parti (SPD) liderliğinde, özellikle de Yeşillerin de katılımıyla kuralacak hükümet alternatifleri ön plana çıkıyor. Yeşiller,Türkiye'deki siyasi gelişmelere yönelik en sert eleştirileri yönelten partilerden biri…Türkiye için bu ne ifade eder?
Yaklaşık 16 yıl önce Türkiye'nin AB sürecinin önünü açan, Türkiye'ye yardım eden Sosyal Demokrat ve Yeşillerin oluşturduğu Alman hükümetiydi. Türkiye'de daha hızlı bir hukuk reformu yapıldığı takdirde bu konuları öncelikleyen partilerde bu çok olumlu ve iyimser bir yaklaşıma yol açabilir. Şu anda kimi siyasi çevreler, Türkiye açısından SPD ve Yeşillerin yer alacağı üçlü hükümet alternatifine kötümser bakabiliyor, ama ben tam tersini düşünüyorum. Böyle bir gelişme 16-17 yıl önceki dönemdeki gibi Türkiye'nin AB sürecinin önünü dahi açabilir. Tabii bu aynı zamanda Türkiye'de atılacak adımlara bağlı.
Merkel'siz bir Almanya farklı bir Almanya mı olacak? Almanya'nın Türkiye konusunda önümüzdeki dönem sürdürmesi muhtemel bir devlet politikası var mı?
Merkel'siz bir Almanya muhakkak ki farklı bir Almanya olacak. Merkel'in hem ikili ilişkilere hem de AB içerisindeki entegrasyon konularında bir imzası var. Ama sizin de söylediğiniz gibi Almanya'nın belirli bir devlet politikası var. Ve bu anlamda yeni hükümetin kurulması, yeni paydaşlarının kimler olacağı çok önemli. Hangi bakanlıkların kimde, hangi konuların kimin sorumluluğu altında yer alacağı hakikaten önemli olacak. Merkel sonrası Almanya'nın bir müddet içe kapanabileceğini öngörüyorum… Ama Türkiye ile ilişkilerde uzun vadede politikaların devam edeceği görüşündeyim. Almanya'nın, bir şekilde Türkiye'nin AB'nin yanında yamacında olmaya devam etmesi ve ilişkilerin kopmamasına yönelik politikasının devam edeceği düşüncesindeyim.
Türkiye ile AB arasında son 10 yılda yaşanan siyasi gerilim ve krizler sırasında iplerin kopmamasında Türkiye ile Almanya arasında derin ekonomik bağların etkili olduğu belirtiliyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? Önümüzdeki dönemde de ilişkilerde ekonomik boyutun ağırlığı mı olur mu?
Almanya-Türkiye ekonomik ilişkileri iç içe geçmiş, uzun yıllara ve güvene dayanan ilişkiler. Tabii ki bunun ilişkilerin kopmamasında ya da doğru yolda ilerlemesinde katkıları oldu ama sadece meseleyi ekonomiye indirgemek de bence haksızlık olabilir. Türkiye stratejik anlamda AB için çok önemli bir ülke. Tabii ki Almanya son krizlerde ortalığı sakinleştiren, arabuluculuk yapan ve iplerin kopmamasını sağlayan ülke oldu. Ekonominin bunda bir katkısı vardı ama diğer alanları da unutmamak gerekir. Türkiye-Almanya çok uzun yıllara dayanan ittifak ve ikili ilişkilerde yakın çalışma ortağıdır. Bunu gözardı etmemek gerekir.
Türkiye'deki ekonomi çevreleri, iş dünyası açısından bakıldığında, Almanya'daki yeni dönemden, yeni hükümetten beklentiler neler?
Önümüzdeki dönemde Türk-Alman ekonomik ilişkileri bakımından üç tane önemli konu başlığı var. Birincisi, uzun süredir gündemde olan Gümrük Birliği ile ilgili. Son zamanlarda Gümrük Birliği ile ilgili sorunlar yaşanıyor. Öncelikle bu sorunların çözümlenmesi daha sonra da Gümrük Birliğinin güncellenmesi, modernize edilmesi gerekiyor. Almanya'nın yeni hükümetinin Gümrük Birliği'nin güncellenmesi konusundaki tutumu AB açısından belirleyici olacak. İkincisi, AB Yeşil Mutabakatı ile ilgili. AB Yeşil Mutabakatı çerçevesindeki dönüşüm süreci içerisideki AB ekonomisine Türkiye'nin nasıl entegre olacağı çok önemli bir konu. Burada Türkiye'ye en büyük desteği verebilecek, manivela görevi görecek kuvvet Alman ekonomisi ve iş dünyasıdır. Üçüncü önemli konu da koronavirüs salgını ile küresel tedarik zincirlerinin AB'ye daha yakın çevrelere konuşlandırılması, kaydırılması süreci. AB'nin küresel tedarik zincirlerindeki bu dönüşümde Türkiye, daha fazla pay alabilmeye odaklanmalıdır.
AB Yeşil Mutabakatı ile Avrupa ekonomisinde yaşanan dönüşümün Türkiye için çok büyük önem taşıdığı son zamanlarda sıklıkla dile getiriliyor. Almanya'daki seçimlerde de iklim ve çevre politikaları en önemli gündem maddelerinden birini oluşturdu. Sizce Türkiye, özellikle AB Yeşil Mutabakat'ı kapsamında gerekli hazırlıkları yapıyor mu?
Şu ana kadar beklenen adımlar atılamadı maalesef. Tabii ki bazı şirketlerin sıfır emisyon hedeflerinin belirlenmesi, üretim süreçlerinin AB Yeşil Mutabakatı'na uyumlu hale dönüştürülmesine yönelik belirli adımları var, ama bu tabii ki tekil şirketlerin inisyatifleri. Oysa Türkiye'nin AB'nin Yeşil Mutabakatı ile uyumlu bir sanayi stratejisi hazırlaması gerekiyor. Bu mutabakat çerçevesinde AB'de oluşmakta olan yeni ekonomik sahasına Türkiye'nin nasıl entegre olacağının stratejik olarak planlanması gerekiyor. Yeşil hedefler oluşturulması gerekiyor. Malumunuz Çin dahi bu alanda önemli aşamalar kaydetmekte. AB'ye bu kadar yakın, Gümrük Birliği'nin bir parçası olan Türkiye'nin de dönüşmekte olan AB'nin bu yeni ekonomik sahasına uyumlu bir şekilde üretim süreçlerini dönüştürmesi gerekiyor. Tabii ki bu çok önemli yatırımları da ihtiva ediyor. Devlet ve özel sektörün olaya stratejik olarak bakıp bu alanda hızlı bir şekilde adımlar atması lazım.
Aksi takdirde ne olur?
Aksi takdirde Gümrük Birliği güncellense dahi Türkiye'nin AB ile ticaretinde kısa ve orta vadede çok zorlu bir süreç yaşanma ihtimali başlayacak. Ayrıca AB'nin çevre ülkeleri, doğu kanadındaki ülkeler, küresel tedarik zincirinde öne çıkabilirler. Zaten bu ülkeler son dönemde Türkiye'den daha fazla yatırım çekmekte. Türkiye geç kalırsa küresel tedarik zincirinde Romanya, Polonya gibi ülkeler daha da fazla ön plana çıkabilir, AB'nin bu dönüşümünden daha iyi nemalanabilirler…
Söyleşi: Değer Akal
Kaynak: ©️ Deutsche Welle Türkçe