Star Haber I Haber Merkezi - Tezkerede milli güvenlik vurgusunun yanı sıra Astana süreci kapsamında İdlib'de, istikrar ve güvenliğin tesisine ilişkin faaliyetleri hedef alan risk ve tehditlerin devam ettiğine dikkat çekiliyor.
Euronews, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla gönderilen tezkereleri muhalefet partilerine sordu.
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Uluslararası Politikalar Başkanı Ahmet Kamil Erozan ‘Terörle mücadele için tezkereye gerek var. Terörle mücadele etmeyelim demek mümkün değil’ diyor.
Kamil Erozan, mevcut durumda PKK ile mücadele edilmesin ve Türk Silahlı Kuvvetleri dönsün demenin mümkün olmadığını düşünüyor. Fakat her yeni tezkereyi, bir önceki tezkerede belirtilen hedeflere ulaşılamadığının göstergesi olarak görüyor. O nedenle Suriye'de askeri olarak başarılı olan Türkiye'nin siyaseten başarılı olamadığı görüşünde:
‘’Görevi yaptık, dönelim vatana denilmesini bekliyoruz ama olmuyor. PKK meselesi ve Türkiye’ye yönelik saldırılar bitmedikçe, Türkiye kendi güvenliğini ‘sıcak takip’ denilen hareket modeliyle sağlayabilir. Bizim karşımızda istesek de istemesek de Irak’takine benzer bir antite oluştu Fırat’ın Doğusu’nda. Biz diyoruz ki; Türkiye açısından Suriye’nin tamamı güvenli bölge olmalıdır. Ama iktidar sınır boyumuzda güvenli bölge diye yola çıktı fakat tampon bölge oldu.’’
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Uluslararası Politikalar Başkanı Ahmet Kamil Erozan'ın Meclis Başkanlığına sunulan tezkerelerin içeriğine yönelik eleştirileri var.
‘’Irak ve Suriye iki ayrı mesele. O nedenle keşke bu tezkereler ayrı ayrı gelseydi. Suriye ve Irak’taki meseleler Türkiye açısından da iki ayrı konu. Sorun sadece YPG-PKK değil. Suriye’de Türk Silahlı Kuvvetleri zaten var. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iki ülkede görevlendirme gerekçesi bize göre farklı. Ama burada bir paketin içinde. Burada bir sakatlık var. İkincisi bu tezkere iki yıllık geldi, yetki aşımı var. Cumhurbaşkanı iki yıl sonra hala Cumhurbaşkanı olarak kalacağını mı sanıyor… Bize göre başka bir iktidar olacak. Terbiyeli bir yönetim bunu seçimlere kadar getirirdi. Bu kısmı da sakat. Üçüncüsü de, Suriye’ye ilişkin coğrafi tanım değişmiş. Eskisinde ‘YPG/PYD-PKK Fırat’ın Doğusu’nda bölücü gündemine hız vermiştir’ diyor, şimdi ise ‘Suriye’nin bütününde’ diyor. E arada ne değişti, soracağım Meclis’te. İster istemez Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Fırat’ın Batısı’nda da benzer bir mücadeleye hazırlandığına dair koku geliyor.’’
İYİ Parti Dışişleri Komisyonu Üyesi Ahmet Kamil Erozan tezkerenin ‘erken seçim’ adımı olarak değerlendirilmesini de doğru bulmuyor.
Erozan’a göre her ne kadar hükümet, geçmişte yaptığı sınır ötesi harekatlarla kamuoyu nezdindeki itibarını bir iki puan arttırdıysa da günün sonunda halk ekonomik kaygılarıyla tavır koyuyor.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Mustafa Kaya ise öncelikli olarak bölge ülkelerinin Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasının önemli olduğu görüşünde.
‘’Irak’taki istikrarsızlık, terör örgütlerinin oradaki varlığını sürdürüyor olması ve Türkiye’ye karşı tehditlerine devam etmesinden dolayı zaman zaman böyle sınır ötesi operasyonlara ihtiyaç duyuluyor. Suriye meselesinde biraz daha farklı. Suriye’de bugün sadece Türkiye değil, ABD, Rusya, İran ve hatta diğer Avrupa ülkeleri de var. Suriye’nin de toprak bütünlüğü çok önemli. Suriye, Türkiye’nin en uzun kara sınırı ve bu hattın güvenli olması gerekiyor. Türkiye mutlaka bir an önce bölgede istikrarın sağlanması adına diğer ülkelerle bir zemin hazırlamaya çalışmalı. Ama bu arada da kendi güvenliğini tehdit edecek bir unsur varsa önüne geçmeli.‘’
Tezkerelerde İdlib vurgusunun önemli olduğunu ifade eden Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya, Türkiye'nin bir çatışma anında yeni bir göçü kaldıracak gücünün olmadığının altını çiziyor.
Bu sebeple tezkerelerin bu bağlamda değerlendirilmesinin doğru olacağını düşünüyor.
Suriye'nin toprak bütünlüğünün önemine dikkat çeken Mustafa Kaya, bu tezkerelerin seçim malzemesi olarak kullanılmaması gerektiğini aksi durumun daha büyük yanlışlar doğuracağını söylüyor.
‘’Toplumda terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı bir hassasiyet var. Suriye’de biraz dikkatli olmak gerekiyor. Operasyonlar yapılırken, Türkiye’nin Rusya ile yürüttüğü bir diplomasi var. Diğer taraftan Amerika Fırat’ın Doğusu’nda YPG ile yakın ilişkiler içinde. Bütün bu dengeler göz önünde bulundurularak Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanmalı. Ama Türkiye, doğrudan kendisine yönelik bir saldırıda kendi sınır güvenliğini koruma hakkına sahiptir. Seçim yatırımı olduğuna dair düşünceler aklımızın bir tarafına gelse de inanmak istemiyoruz. Böyle bir mesele seçim yatırımı olmaz, ülkenin güvenliğini ilgilendiriyor. Yanlış yaparlar. Dış politika güncel siyasetin ve seçimlerin çok üstünde. Türkiye dış politikasını kurgularken iç siyasete malzeme yapacak bir adımla daha üst akılla olayı değerlendirmeli. Fakat Türkiye, güvenlik bütün boyutlarıyla tehdit altındaysa içerdeki ve dışardaki tehditi ayıracak bilinçtedir.‘’
DEVA Partisi Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Başkanı Yasemin Bilgel'e göre ise sınır ötesi askeri operasyonun etkin olabilmesi stratejik, menfaat odaklı bir diplomasi ve siyasi çözümün bir parçası olarak sağlanabilir.
Yasemin Bilgel, eğer Suriye'de bir politika yoksa askeri operasyonlarla elde edileceklerin de kısıtlı olacağı kanaatinde.
‘’Yanlış izlenen bir dış politika var. Bu da sürekli askeri operasyonlarla telafi edilmeye çalışılıyor. O nedenle sadece tezkere meselesi olarak değerlendirmemek gerekiyor. Şunu belirteyim Türkiye'nin mevcut dış politikası nedeniyle mebcuren bir takım askeri operasyonlar gerekiyor sınır ötesine. Tezkereye karşı bir duruşumuz yok. Ama iktidara sorduğumuz soru askeri operasyonlarla diplomasi yürütülmeden ve siyasi bir çözüme odaklanmadan Suriye'deki stratejik menfaatimiz gerçekleşebilecek mi? Suriye'de bir politikanız yoksa askeri operasyonlarla telafi edilemez. Ancak bir stratejinin parçası olabilir bu. Mevcut operasyonların devamı için tezkereler olmalı. Daha da önemlisi Türkiye, Suriye'de tek başına hareket ediyor hiç bir devletle iş birliği yapmadan... Bu tehlikeli.‘’
DEVA Partisi Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Başkanı Yasemin Bilgel, mevcut iktidarın içerde sıkıştığında dış politikayı araçsallaştırarak seçmenini konsolide etmeye çalıştığını dile getiriyor.
‘’Dış politikadaki tutumunda iç politikada yaşadığı sorunlar var. Fakat seçmen için artık ekonomik sorunlar öncelikli. Bu kadar ekonomik sıkıntılarla seçmen boğuşurken başarılı olamayacaklar. Ayrıca ben seçmenin de şu soruyu sorduğunu düşünüyorum; On yıldır Suriye politikası olan bir Türkiye neden menfaatlerini elde edemiyor? Neden başarı gösteremiyor? Kalıcı barış için ortak menfaatlerimiz olan devletler var. Nasıl oldu da yalnız kaldık? Türkiye etkin bir politika yürütseydi yalnız kalmayacaktı. Türkiye, kalıcı bir çözüm için taraflarla diyalog kanallarını açmalı, başarı ancak böyle sağlanır. ‘’
En başından beri Meclis'teki sınır ötesi operasyonlar için tezkerelere red oyu veren parti ise Halkların Demokratik Partisi.
HDP Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Hişyar Özsoy, geçmişte olduğu gibi bu tezkerelere de karşı oy kullanacaklarını söylüyor.
Özsoy'a göre bu tezkerelerin ne Türkiye’de ne de Irak ve Suriye’de yaşayan insanlara herhangi bir faydası yok. Aksine mevcut toplumsal, siyasal ve kültürel problemleri daha fazla derinleştirip militarize ediyor.
‘’35 yıldan fazladır sınır ötesi operasyonlar yapılıyor ve bunun gölgesinde büyüyen bir nesiliz. Tüm bu tezkerelere rağmen Kürt meselesi büyüyor bölgesel hatta küresel bir nitelik kazanıyor. Sürekli aynı yöntemi uygulayıp farklı sonuç beklemenin mantığı yok.’’
'Irak ve Suriye'de Kürt meselesini sınır ötesini bombalayarak çözemezsiniz' diyen HDP Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Hişyar Özsoy, ''Bunun yerine Diyarbakır’da, Hakkari’de ya da Ankara’da oturup Kürtlerle konuşun.'' diyor.
''Büyük bir yenilgi söz konusu ama devletin ezberi budur. Kürt meselesinde de koca bir iflası yaşadığı için, bu tezkereler de Kürt meselesin genel iflası içerisinde iflas etmiş taktikler. Bununla birlikte Suriye’de Kürt meselesi dışında bir de İdlib meselesi var. Türkiye’nin burada hala ne olduğunu bilmediğimiz bir çok paramiliter gücü besleyip büyütüp saldırtıyor. Mesele basitçe İdlib meselesi değil, herkes biliyor ki Esad kalıcıdır. Yani Şam’da rejim değişikliği olmayacak, Erdoğan da Emevi Camii’nde namaz kılmayacaktır. Ama çember daralıyor, Rusya ve ABD da Suriye’de siyasal bir çözüm için belli bir anlaşmaya gidiyor. Bu Türkiye’nin etrafındaki çemberin de daraldığı anlamına geliyor.''
Hişyar Özsoy, Türkiye'nin sınır ötesinde Kürt meselesi dahil tüm sorunları militarize etmek yerine çözmek için bölgesel güç olarak sorunarın çözümünde yapıcı rol oynayabileceğine dikkat çekiyor.
''Türkiye bir NATO ülkesi ve güçlü bir ülke. Eğer isterse kurumsal mekanizmalarını ve kaynaklarını Suriye için kullanabilir. Ama görebildiğimiz kadarıyla siyaseten çözüm üretmek yerine askerleri sahaya sürecek. Her seçimden önce Suriye’ye yönelik girişimler oldu. Türkiye bütün dış politikayı iç malzeme olarak kullanıyor. Suriye’de de kendisini eleştiren herkesi terörist olarak yaftalıyor. Muhalefet de bundan korkuyor, çekiniyor. Mesela, daha önce İYİ Parti tezkereler faydasız dedi ama destek verdi. Sürekli sınır ötesi operasyonlarla güvenlik sağlanıyor. Peki sormak lazım, 35 yılın sonunda Türkiye çok mu güvenli oldu? Güvenlikten kasıt silah alıp sağa sola sıkacaksın olarak anlıyorlar. Bu çok sığ.''
HDP Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Hişyar Özsoy'a göre konu Kürt meselesi olunca iktidara kim gelirse gelsin militarizme başvuruyor. Bunun resmi bir devlet politikası olduğu görüşünde.
Bununla birlikte tezkerelerin basit bir seçim yatırımı olarak görülmesini de eleştiriyor Hişyar Özsoy. 'Kurumsal devlet politikası olduğu için muhalefet de eleştirmesine rağmen evet oyu veriyor' diyor.
''Ama Türkiye’de artık birileri çıkıp bu resmi devlet politikasının iflas ettiğini sorunu derinleştirdiğini söylemeli. Belki kısa vadede bir iki puan birilerine kazandırır ama bu uzun sürmez. Çünkü insanların karnı aç. O nedenle kimse oraya asker gönderdi diye Erdoğan’ı sonuna kadar alkışlamayacak. Ben Erdoğan’ı artık bir şeyin kurtaracağını düşünmüyorum, isterse Suriye’yi baştan işgal etsin. Bir diğer yandan bunu basitçe bir seçim politikası olarak görmemek de gerekiyor. Sınır ötesi operasyonlarla Kürtlerin kazanımlarına yöneliktir. Ve bu kurumsal devlet politikasıdır o nedenle muhalefet güçleri de destek veriyor. Basitçe seçim politikası olarak görmemek gerekiyor, öyle olmasa eleştirmelerine rağmen oy vereceğiz derler mi? Koskocaman Kürt meselesini çözemezsek 40 yıl daha tezkere çıkarırlar ama sorun daha da kangrenleşir.''
Not: Konuyla ilgili ulaştığımız CHP yetkilileri söyleşi talebimizi kabul etmedi. Fakat CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tezkerelerle ilgili "MYK'de bu konuyu ayrıntılı görüşüp kararımızı Parlamentoda ifade edeceğiz"dedi.