İzmir'de 30 Ekim 2020'deki depremde evleri orta derecede hasar gören depremzedelere Dünya Bankası'ndan sağlanan kredinin hayata geçebilmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayı bekleniyor.
Seferihisar açıklarında meydana gelen 6.6 şiddetindeki depremde, Türkiye'de 117 kişi hayatını kaybetmiş, Bornova ve Bayraklı ilçelerinde çok sayıda ev yıkılmıştı. Yıkılmayan bazı binalar da gerek deprem gerekse sonrasında oluşan tsunami nedeniyle ağır hasar almıştı.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, küçük bir grup gazeteci ile bir araya geldiği sohbette depremin ardından özellikle orta hasarlı binalar için kullanılabilecek bir krediyi Dünya Bankası'ndan sağladıklarını, durumu Erdoğan'a bizzat aktarmasına rağmen onay gelmediği için hâlâ bir adım atılamadığını belirtiyor.
Hasarlı binaların yıkımı riskli şekilde yapılıyor
Dünya Bankası ile deprem öncesinde kentsel dönüşüm için kurdukları bir temas olduğunu ancak pandemi nedeniyle gidiş gelişlerin sekteye uğradığını aktaran Soyer, depremin ardından yaşanan süreci ise şöyle anlatıyor:
"Depremden sonra Türkiye Masası Başkanı'nı aradık, dedik ki 'biz bir deprem yaşadık, kentsel dönüşüm için bir şey yapın'. Normalde 2 senede çıkacak bir krediyi, 3,5-4 ay içinde hazırladılar. Görüşmelere 250 milyon dolarla başlamıştık ama en son bu rakam 340 milyon dolara çıktı, bunun için el sıkıştık."
Soyer, ağır hasarlı binalar için devletin sunduğu imkanlar bulunduğunu belirtirken, orta hasarlı binaların içinde olduğu durumu ise "Mevzuatımız 1957 yılı tarihli ve orta hasarlılarla ilgili bir çözümü yok. Orta hasarlı binayı da boşaltmak zorundasın, oturamıyorsun. Güçlendirme yaparsan da onu güçlendirecek maliyeti devletten alamıyorsun" sözleriyle aktarıyor.
İlgili 7269 sayılı kanun gereğince deprem sonrası orta hasarlı olduğu kesinleşen binaların bir yıl içinde güçlendirilmesi gerekiyor; aksi halde yeniden kullanılması olanaksız olup yıkılması gündeme geliyor.
DW Türkçe'nin İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkililerinden edindiği bilgiye göre, depremde İzmir il bütününde toplam 609 bina (4.202 hane) ağır hasar alırken, orta derecede hasarlı bina sayısı ise 611 ve bu binalarda toplam 5.835 hane bulunuyor. 7.641 bina ise az hasarlı durumda.
"Artık afet öncelikli bir kentsel dönüşümden bahsetmeliyiz"
Soyer, kredi ile ilgili bilgileri Erdoğan'a İzmir seyahati sırasında bir fırsat yaratıp anlattığını söyleyerek, şöyle konuşuyor:
"Erdoğan, (Tamam, ben arkadaşlarla konuşayım size dönsünler) dedi ama 3 aydır bekliyorum yanıt yok. Ben hatta sonraki görüşmelerimde AKP'li yetkililere dedim ki 'Bunu siz yapmış gibi gösterin, ben siyasi olarak bunu kullanmam' ama yine de yanıt alamadık."
İzmir'in 3-4 ayda sağladığı kredinin bir benzerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın 3 yıldır beklediğini ifade eden Soyer, "Meğer biz alınca işler bozulmuş. Şu anda yanıt yok, bekliyoruz. Yani depremde evleri orta hasarda etkilenen vatandaşlar bekliyor" diyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Mayıs ayında İzmir'de yaptığı bir açıklamada "Belediye başkanlarımıza talimatımız şudur; ağır, orta ve az hasarlı binalar için belediyelerimiz de işin bir tarafından tutacak. Vatandaşımız da dönüşmeye razı. Bakanlık olarak biz de verilmesi gereken her türlü desteği vereceğimizi belediyelerimize de ilettik" demişti.
Soyer, kredinin Dünya Bankası'nda beklediğinin altını çizerek, konunun ekonomik boyutunu Erdoğan'a nasıl aktardığını şöyle anlatıyor:
"Tamamen mutabık kalınan bir şey. Dedim ki; 'Bu para Türkiye'ye girecek. 30 yıl vadeli, 0.92 faizli, ilk 5 yıl ödemesiz, 25 yıl ödemeli. Yani düşük faizli ve uzun vadeli bir kredi. Türkiye ekonomisini de canlandırır. En az 7-8 bin konut yapabileceğiz bu rakamla.'"
Belediye yetkililerinin verdiği bilgiye göre, bu kredi için Dünya Bankası, İller Bankası üzerinden kullandırmayı ve Hazine garantisini ön şart koşuyor. Hazine garantisinin olabilmesi için de ülkenin yatırım programına girmesi ve Cumhurbaşkanının onaylaması gerekiyor.
Soyer, son dönemde ardı ardına yaşanan deprem, orman yangınları, kuraklık ve seller gibi felaketlerle "iklim krizinin" artık bir gerçeklik olduğunu dile getiriyor.
"Yerküremiz artık hasta ve semptomlar gösteriyor" diyen Soyer, şimdiye kadar Türkiye coğrafyasına uzak görünen bu semptomların artık burada da daha çok görülmeye başlanacağına dikkat çekiyor.
Tunç Soyer, "Ne siyasetin dili ne içeriği ne de insanlar arası ilişkiler artık eskisi gibi olacak. Buna hazırlıklı olmalıyız" derken, İklim Bakanlığı kurulması gerektiğini belirtiyor.
Türkiye'nin Paris İklim Sözleşmesi'ni imzalamayan az sayıdaki ülkeden birisi olduğunu hatırlatan Soyer, "Türkiye iklim krizini anlamanın çok uzağında" eleştirisi getiriyor. Soyer, İzmir Belediyesi'nde kurdukları İklim Değişikliği Daire Başkanlığı'nın tüm belediyeler için hayata geçirilmesi gerektiğini sözlerine ekliyor.
Bu arada, 11 CHP'li belediyenin yangın uçakları ile ilgili önerisinin Pazartesi günü Türk Hava Kurumu (THK) ile yeniden ele alınması bekleniyor.
Türkiye'yi geçen haftaya kadar etkisi altına alan orman yangınlarının kontrol altına alınamaması üzerine THK uçaklarının neden kullanılmadığı tartışma başlatmış, bunun üzerine Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, THK uçaklarının "uçabilecek kapasitede olmadığı, uçsa da performans verebilecek kapasitede olmadığı" açıklamasını yapmıştı.
Bunun üzerine CHP'li belediyeler de uçakların tüm bakım ve işletme giderlerini karşılamaya hazır olduklarını bildirmişti.
Soyer, "THK'ya hiçbir şartımız" yok diyerek, Pazartesi günü belediyelerin ilgili yetkililerinin THK'ya giderek yeni bir görüşme yapacağını söylüyor. Ancak Soyer'in olumlu bir sonuç çıkacağına dair umudu az.
İzmir civarında en son iki yıl önce büyük bir yangın çıktığını anımsatan Soyer, belediye olarak yangın kitleri hazırlamakta olduklarını ve ayrıca acil itfaiye timleri oluşturduklarını, 3-4 kişilik itfaiyeci timlerin orman köylerinde görev alacağını anlatıyor.
Soyer, son yangınlarda da çok tartışılan bir diğer konu olan belediyelerin yetki alanları ve sorumluluğu ile ilgili ise şunları söylüyor:
"Yangınlarda belediyelerin ormana müdahalesi yasalarla engellenmiş durumda. Biz sadece yerleşim birimlerinde etkili olabiliyoruz, ormanlardan ise tamamen Orman Bakanlığı sorumlu. Orman Genel Müdürlüğü belediyeden talep etmediği sürece aracımızı bile sokamıyoruz."
Gülsen Solaker
Kaynak: © Deutsche Welle Türkçe