Benim Başöğretmenim Mustafa Kemal Atatürk
Bir milletin kaderini değiştiren anlar vardır; bu anları yaratanlar ise ilim, irfan ve cesaretle donanmış liderlerdir.
Bir milletin kaderini değiştiren anlar vardır; bu anları yaratanlar ise ilim, irfan ve cesaretle donanmış liderlerdir. Türk milletinin makûs talihini yenen, onu çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırma ülküsüyle yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca bir asker ve devlet adamı değil, aynı zamanda bir eğitim devrimcisiydi. O, milletin geleceğini gençlerde, gençlerin geleceğini ise öğretmenlerde gördü. “Yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır” diyerek, öğretmenlere sadece bir meslek değil, bir gelecek inşa etme vazifesi yükledi...
Cumhuriyet henüz çok gençti; savaşın izleri her köşede hissediliyor, cehalet bir gölge gibi memleketin üzerine çökmüş bulunuyordu. O günlerde Atatürk, sadece askerî zaferlerle bir milletin kurtulamayacağını biliyordu. Çünkü zaferler gelip geçerdi, ancak bir ulusun karakterini değiştirecek, onu kalıcı olarak yüceltecek şey eğitimdi. İşte bu anlayışla “Başöğretmen” unvanını kabul etti. Bu unvan, yalnızca bir sembol değil, Atatürk’ün eğitime verdiği önemin bir nişanesiydi...
Mustafa Kemal’in eğitime dair düşünceleri, bugünkü öğretmenler için de hâlâ bir rehber niteliğindedir. O, öğretmeni sadece bilgi aktaran bir kişi olarak görmedi; öğretmen, insan karakterini yoğuran, toplumu dönüştüren ve yarının dünyasını şekillendiren bir mimardı. Atatürk, “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir” diyerek, bu mesleğin ne denli kutsal olduğunu vurgulamıştır...
Öğretmenlik, bir kalemle dünyayı değiştirme sanatıysa, Atatürk bu sanatın en büyük ustasıydı. Alfabe devrimi bunun en somut örneklerinden biridir. Bir ulusun, cehaletin karanlığından çıkıp aydınlığa ulaşması için harfleri değiştirmek cesaret isterdi. Ancak Atatürk, yalnızca harfleri değil, zihinleri de değiştirdi. Halk kürsülerinde kara tahta başında ders anlatırken çekilen fotoğrafları, bir liderin sadece emir vererek değil, bizzat uygulayarak bir devrime önderlik edebileceğinin göstergesidir...
Bugün, bizler o kara tahta başındaki Başöğretmen’in izinde yürüyen öğretmenlere borçluyuz. Onlar, sadece birer eğitimci değil, aynı zamanda bu milletin vicdanı ve aklıdır. Ancak öğretmenler günü, yalnızca bir kutlama değil, aynı zamanda bir muhasebe günüdür. Sormamız gerekir: Eğitimde eşitliği sağlayabildik mi? Öğretmenlerimize hak ettikleri değeri verebildik mi? Atatürk’ün mirasına layık bir nesil yetiştirebilmek için gereken adımları attık mı?
Atatürk’ün bir sözüyle bitirelim: “Muallimler, yeni nesli Cumhuriyet’in fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Bugün, öğretmenlerimize duyduğumuz saygıyı göstermekle kalmamalı, onların daha iyi şartlarda çalışabilmesi ve hayallerindeki eğitimi verebilmesi için elimizden geleni yapmalıyız...
Bir öğretmenin öğrencisinin gözünde parlayan umut ışığı, bir milletin geleceğine doğan güneştir. Bu ışığın sönmesine izin vermemeliyiz. Çünkü biliriz ki; en büyük mucizeler, bir öğretmenin yüreğiyle yoğurduğu genç zihinlerde hayat bulur...
Başöğretmen Atatürk’ün izinde, öğretmenlerimize selam olsun!
Sevgilerimle
Gazeteci Ali ERTURAN
gazetecialierturan@gmil.com