ABD-İran Şia Cumhuriyeti Muta Nikahının Meyvesi: Süleymani Suikastı
ABD-İran Şia Cumhuriyeti Muta Nikahının Meyvesi: Süleymani Suikastı
ABD-İran Şia Cumhuriyeti Muta Nikahının Meyvesi: Süleymani Suikastı
ABD, İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’yi en son teknoloji suikast silahı Dronelerle öldürdü.
Dünyada büyük yankılar uyandıran bu suikastın perde arkasını, öncesi ve sonrasını biraz araştırmak istedim.
Neden mi?
Çünkü;
Bu suikastı duyunca, ABD’nin yetiştirip en pis işlerinde kullandığı ve işi bittiğinde de infaz ettiği kişileri düşündüm.
Bu suikast bana ömrü Müslümanları terörist gösterme gayretiyle geçmiş, ABD’nin kuklası Usame Bin Ladin’i hatırlattı.
Bu suikast bana Orta Doğuda oluk oluk Müslüman kanı akmasına neden olan ümmet düşmanı Bağdadi’yi hatırlattı.
Bu ve benzerlerinin ortak özelliği, ABD (arka planda İsrail) tarafından yetiştirilmeleri, palazlanmaları, dini lider kisvesi altında Müslümanlara yutturulmaları, verilen görevi kusursuz yaptırdıktan sonra ise infaz edilmeleridir.
İnanın Kasım Süleymani’de bunların hiçbirinden farklı değildi.
Şöyle ki;
1979 yılına kadar İran, monarşi ile yönetilen bir devletti. Humeyni ve taraflarının karşı devrimi ile yeni bir rejim kurulmuştu. Ayetullah Ruhullah Humeyni yönetimine ve muhafazakâr halka göre bu rejim bir “İslam Cumhuriyeti” idi.
Peki, öyle değil miydi?
Değil!
İran rejimi hiçbir zaman bir “İslam Devleti” olmadı.
Olamadı demiyorum, olmadı.
Çünkü kurulan rejim bir “Şia Devleti” idi.
“İslam Devleti” kisvesi altında yutturulan bir “Şia Devleti”.
Çünkü uyguladığı politikalar, İslam Devleti politikalarıyla hiçbir ilgisi olmayan mezhepçi politikalardır.
1979 Yılından günümüze kadar, bu rejimin uyguladığı dış politikalara bakılırsa bu çok net bir şekilde görülebilir.
Başta Irak olmak üzere, Suriye’de, Yemen’de, Lübnan’da, Libya’da, Bayır Bucak’ta katledilen, tecavüze uğrayan Müslümanları hangi İslami Devlet Politikalarıyla izah edebilirsiniz?
Bu politikalar tamamen, İran Şia Devleti’nin yayılmacı, katı mezhepçi stratejilerinin bir sonucudur.
İşte tam da bu aşamada devreye Kasım Süleymani giriyor.
Kasım Süleymani 1998 yılından öldürülmesinekadar İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü komutanı olarak görev yaptı.
İsminin “Kudüs Gücü” olduğuna bakmayın. Bu da “İslam Devleti” görünümü ile “Şia devleti” kurma şeytani planının bir uzantısı.
Çünkü “Kudüs Gücü”, Kudüs’ün kurtarılması eylemleri haricinde her şeyi yapmış. Tabii ki işgalcilerle, emperyalistlerle, Siyonistlerle falan savaşmamış.
Sadece ve sadece kendinden olmayan Müslümanlarla savaşmış, onları katletmiş. Kudüs’üİsrail’in elinden kurtarmak için kurulan örgüt, Orta Doğu’yu kan gölüne çevirerek İsrail politikalarının bir numaralı uygulayıcısı olmuş.
Bu örgüt, tam da ABD-Batı ve İsrail’in istediği gibi,kan gölüne dönmüş bir Orta Doğu meydana getirdi.
İran Şia Cumhuriyeti ve ABD kardeşliği bu menfaat ilişkilerinin örtüşmesiyle devam etmektedir.
İran, ABD-İsrail ve Batı için en büyük müttefik ve dost ülkedir.
Kameralar önünde birbirlerine tehditler savuran taraflar, arka planda en iyi müttefiklik ilişkilerini sorunsuzca sürdürmektedirler.
Orta Doğu’nun her metrekaresinde, yayılmacı Şia politikalarıyla dökülen Müslüman kanlarının bir numaralı sorumlusu işte tam da bu kişi, Kasım Süleymani’dir.
Bu anlamda Kasım Süleymani, ABD ve CIA‘in en önemli aktörlerinden biriydi. Menfaat örtüşmesine dayanan bu ilişki tıpkı diğer iş birlikçileri gibi görev bitiminde infaz ile neticelenecekti.
Nitekim öyle de oldu.
Süleymani ve terör örgütünün kanla suladığı Orta Doğu, ABD ve özellikle İsrail için hep planlanan, üzerinde yıllarca stratejiler geliştirilen ve en çok hayal edilen bir tabloydu. Bunu sağlayan Süleymani perde arkasında bu emperyalist ülkelerin en büyük kahramanıydı aslında.
O zaman niye öldürüldü?
Küresel güçler sömürecekleri ülkelerde öncelikle iç savaş çıkartırlar. İç savaşı çıkartmak için ise mezhepsel, dinsel, ırksal, inançsal ayrılıkları kullanırlar. Savaşan tüm kesimleri öyle bir desteklerler ki, yıllarca hiçbiri birbirine üstün gelemez. Eğer biri üstün gelir ve o ülkede barış ortamı sağlanırsa bu ülkelerdeki kontrollerini kaybetme korkusu yaşarlar.
Kasım Süleymani ’ye de işte tam da bu rol verildi; “Git Orta Doğu’yu kana bula. Kana bula ki orada bize rakip olacak güçlü bir devlet kurulmasın.”
Küresel güçlerin verdiği yetki görevlerin tamamlanmasıyla biter. Nihayetinde Süleymani’nin de görevi bitti ve infaz edilerek süreç tamamlandı.
Ama…
İşte burada dananın kuyruğu kopuyor.
Süleymani’nin öldürülmesi ABD’den daha çok İran’ın işine yaramıştır.
Aslında tarih yine tekerrür etti.
Arka plandaki ABD-İran kardeşliği çok güzel bir projeyi daha uygulamaya koymuştu.
Şöyle ki;
Orta Doğu’da İran gibi bir devletin ve rejimin varlığı ABD için bulunmaz bir nimettir. ABD, İran Şia Cumhuriyeti sayesinde Orta Doğu’da her zaman etkin olmuş, İran tehlikesini bahane ederek petrol zengini ülkeleri haraca bağlamıştır. Orta Doğudan bütçesine kattığı trilyonlarca dolar petrol gelirlerinin en büyük nedeni işte tam da bu İran rejimidir.
İran’da, Kasım ayında başlayan halk ayaklanmaları rejim “yıkılıyor mu” söylentisinin güçlü bir şekilde yayılmasına neden olmuştu. Halk sokaklara dökülmüş ve rejimi sorgular hale gelmişti. Bu ayaklanmalar gün geçtikçe çoğalıyor, çoğaldıkça da bazı odaklar endişeye kaplıyordu.
İran’da rejimin değişmesi durumunda ABD ve iş birlikçilerinin İslam coğrafyasındaki tahakkümü de tehlikeye girebilirdi. Öyle ya rejim değişirse Arabistan’dan, BAE’den, Kuveyt, Katar, Suriye’den aldığı haraçları hangi gerekçelerle alacaktı.
Tam da bu noktada İran-ABD iş birliğinin en şeytani projelerinden biri daha devreye sokuldu.
Kasım Süleymani, İran ve ABD istihbaratının iş birliğiyle öldürüldü.
Bu suikastı ABD açısından değerlendirirsek;
*ABD ve Trump kendi cenahlarında büyük bir prestij kazandı.
*Başta Arabistan olmak üzere haracını aldığı tüm Müslüman ülkelerine “İran’a karşı sizin koruyucunuz benim” mesajını göndererek topladığı haracı iki katına çıkardı.
*Suikast öncesinde rejimi devirmek için sokaklara dökülen muhaliflerin yerini, suikast sonrası, rejim destekçileri doldurarak rejimin değişmesinin önüne geçilmiş oldu.
Suikastı İran Şia Devleti açısından değerlendirirsek;
*Bağnaz Şia taraftarları arasında büyük bir kahraman olarak görülen Süleymani’nin önümüzdeki dönemlerde devlet başkanı olma olasılığı ortadan kalktı.
*Rejim karşıtı göstericiler bu suikast fırsat bilinerek bastırıldı, sokaklardan çekilen rejim karşıtlarının yerini rejim yanlıları doldurdu.
*Bütün İslam dünyasına ve halkına “İran, Büyük Şeytan ABD ‘nin tek düşmanıdır” izlenimini vererek siyasi etki alanını genişletme imkânı buldu.
Kısacası, arka plan iş birliği yine en etkin bir şekilde gerçekleşerek her iki tarafta büyük kazanımlar elde etti.
Yani, ABD-İran Şia Cumhuriyeti Muta Nikahı, bir çocuğunu daha katletti.